Boşanma Davasında Gizli Ses Kaydı Kullanılır mı
Boşanma Davasında – Gizli Ses Kaydı Kullanılır mıGizli ses kaydı, boşanma davasında delil olarak kullanılabilir, ancak bu durum ülkenin yasal düzenlemelerine ve mahkeme kararlarına bağlı olarak değişebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesi’ne göre, eşlerden birinin zina yapması, diğer eşin boşanma davası açabilmesi için yasal bir neden olabilir.
Gizli ses veya görüntü kaydı, aldatılan eşin bu nedeni ispatlamak için kullanabileceği bir delil olabilir. Ancak bu kaydın mahkemede kabul edilebilir ve geçerli bir delil olarak kabul edilmesi, bazı koşullara bağlı olabilir:
Gizlilik ve İzinsiz Kayıt: Kayıt yapılırken kişisel mahremiyetin ihlal edilmediğinden emin olunmalıdır. Kanunlar, kişilerin izni olmadan gizli ses veya görüntü kaydı yapmanın suç olduğunu düzenleyebilir. Bu nedenle, bu tür kayıtları yaparken yasalara uygun hareket etmek önemlidir.
Delilin Güvenilirliği: Mahkeme, sunulan kaydın güvenilirliğini değerlendirecektir. Kayıtta herhangi bir düzenleme veya manipülasyon olup olmadığına dikkat edilecektir.
Hukuki Danışmanlık: Gizli kayıtları kullanmadan önce bir avukattan hukuki danışmanlık almak önemlidir. Avukat, bu delillerin mahkemede kullanılabilirliği ve nasıl sunulacağı konusunda rehberlik edebilir.
İspat Hedefi: Aldatma iddiasını ispatlamak amacıyla kullanılan kaydın, zina eylemini kanıtlamaya yardımcı olması gerekmektedir.
Yerel Yasalara Uygunluk: Ülke veya eyalet yasaları, bu tür kayıtların kabul edilebilirliği konusunda farklılık gösterebilir. Dolayısıyla, mahkeme yerel yasalara ve önceki kararlara göre bir karar verebilir.
Sonuç olarak, gizli ses kaydı, boşanma davasında aldatma iddiasını ispatlamak için bir delil olarak kullanılabilir, ancak bu delilin kabul edilebilirliği yerel yasalara ve mahkeme kararlarına bağlıdır. Bu nedenle, böyle bir durumla karşılaşan kişiler, bir avukattan hukuki danışmanlık almalı ve yerel yasalara uygun hareket etmelidirler.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 26.11.2014 TARİH VE 2013/4-1183 E. VE 2014/960 K. SAYILI KARARINDA
“Usulsüz Olarak Elde Edilen Bir Delil Somut Olayın Özelliğine Göre Değerlendirilebilirse de Usulsüz Olarak Yaratılan Bir Delilin Hiçbir Şekilde Delil Olarak Kabulünün Olanaklı Olmadığı”
Belirtilmektedir. Bu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı’nın devamında da;
“Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir”
“Diğer taraftan Özel Daire bozma ilamında belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararında; katılanın, sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların, 5237 sayılı TCY’nın özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında kabulü olanaklı değildir.
Zira, katılanın kastı, bir başkasının özel hayatına müdahale olmayıp, kendisine karşı işlendiğini düşündüğü suçla ilgili olarak kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak amacına yöneliktir.”
Denilerek bizim konumuzdaki aldatılan eşin, sırf aldatılma vakasını ispatlayabilmek için aldatan eşin ses ve görüntü kayıtlarını onun rızası hilafına ve bilgisi dışında alması ile elde edilmiş delillerin hukuka uygun olup olmadığı ve delil olarak mahkemece de değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceği konusu netleştirilmiştir.
Burada önemli olan aldatılan eşin, aldatan eşinin ses ve görüntü kayıtlarını sırf aldatma vakasını ispatlayabilmek ve mahkemeye delil olarak sunabilmek için almış olmasıdır.
Özel hayatın gizliliğine aykırı davranmamak nasıl bir hukuki yükümlülük ise, eşlerin evlilik birliği içerisinde birbirlerine sadık kalması da aynı oranda hukuki bir yükümlülüktür.
Aldatan eşin, hukuki bir yükümlülük olan sadakan yükümlülüğüne aykırı davranmış olması kendi içinde hukuka aykırı bir eylem olduğundan, sırf bu hukuka aykırı eylemi ortaya çıkartmak için aldatan eşin gizli ses ve görüntü kayıtlarının onun bilgisi dışında kayda alınması hukuka aykırı bir eylem olmaktan çıkmaktadır.
Zira evlilik birliği içindeki sadakat yükümlülüğü söz konusu olduğunda asıl olan ailenin özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığıdır ve ailenin özel hayatına aykırı davranan aldatan eşin, sırf aldatmayı ispat etmek için alınmış ses ve görüntü kayıtları için benim özel hayatımın gizliliğine girilerek bu deliller elde edilmiştir ve bu yüzden de değerlendirmeye alınamaz diyemeyecektir.
Boşanma Davasında Gizli Ses Kaydı Kullanılır mı